8 Ekim 2016 Cumartesi

SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLER

İyi bir gelecek için...

Kimin geleceği? Bizim mi, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği mi?

Daha önce hiç bir insanın bir yaşam süresinde bu kadar çok değişimi peş peşe yaşadığı olmamıştı. Değişimi gündelik hayatımıza giren teknolojiyle değerlendiriyor olsak da; esasta  insanlık ve dünya değişiyor.

Endüstri sonrası, bilgi çağına dayalı üretim ve ekonomik-ekolojik açıdan sürdürülebilir  ekonomik modele geçiş dönemindeyiz.
Dar alanlardaki yoğun nüfusa, dar ekonomik ve ekolojik olanaklarla hizmet verilmesi gereken bir dönemin başındayız.

Sürdürülebilir bir hayat için belediyeler açısından ele almaya çalıştım.
Durumu 2030-2040 perspektifiyle değerlendirdim.

Şu an bir kurumda çalışıyor olabilirsiniz. Hatta yönetici olarak bulunuyor olabilirsiniz. Oysa yakın gelecek dönemde (2030 ve sonrası) yönetici konumunda olma ihtimaliniz düşük.
Buna karşılık, çocuklarınızla, torunlarınızla hala aynı kent de yaşıyor olma ihtimaliniz yüksek.
Doğru bulmadıklarınızı değiştirme imkanınız ise, düşük bir olasılık olacak.

Oysa "şu an", Kentinizin geleceğini biçimlendirme, belirleme imkanı  ellerinizde...

Tüm konuları ele almama imkan yok. Belli başlı ve genel olarak tüm kentlerde geçerli olduğunu düşündüklerimi toplarlıyorum.

Ele aldığım konular

01 Kentsel Atıklar, Geri dönüşüm
02 Kentsel Altyapı ve İmar
03 İmar ve Sürdürülebilir Binalar
04 Ulaşım
05 Ar-Ge, İnovasyon (Personel Politikası ile iç içe)
06 Kaynaklar


Konuları salt bilgi aktarma yerine, uygulama  önerileriyle birleştiriyorum.

Bu gelecekte mevcut kentsel sorunlara yenileri eklenecek.
Mesela bu dönemde 60 yaş ve üstü nüfus artmış olacak. Yani yatırımlarda bu yaş grubunu da göz önüne almak gerekiyor.

Diğer yandan iç göç nedeniyle, şehirlerin mozaiği çeşitlenecek. Doğru yönlendirilemezse
sosyal gruplaşmalar ve çatışmalar artacak.

Büyüyen kentlerde imar ve ulaşım konuları baskı altındadır.
Kentin, yeşil ve tarıma uygun alanları imarlaşma canavarına da yenik düşmektedir.
Kentsel dönüşüm adı altında, yeni iskan imkanları sağlanıyor olsa da, çoğunun kat karşılığı müteahhitsel dönüşüm olduğunu düşünürsek, bu dönüşümün iskan portföyüne katkısı en fazla %25-50 civarında kalıyor.

Hizmetin sürekliliği esasında; yapılanları ve yapılmaya devam edenleri bir kenara koyarsak, yapılması gerekenler de bulunmaktadır.

İlk üzerinde düşünülmesi gereken şey, nasıl bir "kamu politikasının" izleneceğidir?

Mevcut durumda, "tüketime dayalı büyüme"yi öngören ekonomik model, tüm bireysel tüketim ve harcama davranışlarımıza alışkanlıklarımıza nüfuz etmiş durumda.

Bizden daha ileriyi göre batı şehirlerinde, hem devlet hem de yerel yönetim politikaları "sürdürülebilir ekonomiye" geçiş yönünde yeniden yapılanıyor.
Kıt kaynaklarla, hizmet sürdürülebilirliğini ve kalite artışını sağlamak için araştırıyorlar, uyguluyorlar.

Sürdürülebilirlik ne demektir? İnternette ve kitaplarda bir çok benzer tanım yapılmasına rağmen, aslında çok basit bir kavrama dayanıyor.
"Kendi imkanları ile yaşamını ve gelişimini ve sosyal refah düzeyini artırarak sürdürebilmektir."

Kamu hizmeti veren kurumlar, kâr amaçlı kurumlar olmadıklarından,
(gelire dayalı olarak) yeni yatırımları yapmakta zorlanıyorlar. Sürdürülebilir bakış açısı altında, gelirleri artırmanın yolları, tasarruftan ve kaynakların en verimli olacak şekilde kullanılmasından geçiyor.

Belediyeler için bir şirket benzetmesi yaparsak, güçlüdürler. Ancak şirket değildirler. Çünkü kâr amaçlı değil, kamu hizmeti esaslı olarak çalışmaktadırlar.

Belediyenin işlevi, bölgesindeki insanların sosyal refah düzeylerini artırmaktır. Bu amaçla da onlara sürekli kamu hizmeti sunar. Yani belediyelerin arzı, sosyal üründür.

Belediyenin elindeki insan kaynağını ve mevcut araçlarını daha verimli kullanacak şekilde sürekli arayış içinde olması da doğaldır.
Ayrıca  ekonomik kayıplarını azaltmak, tasarruf sağlayarak, ek gelir imkanları oluşturmak kullandığı ekonomi araçlarıdır.

Kavramlar
: 
(Genel sözlük anlamından farklı olarak ele aldıklarım sadece)

Sürdürülebilirlik:
Mevcut imkanları ve kaynakları en verimli şekilde değerlendirmeyi öngörüyor. Ancak sürdürülebilirlik, bir "verimlilik artırma aracı" değildir. Verimlilik artışı sadece bir yan üründür.

Esas "önce zarar vermeme" (Primum non nocere) ilkesi altında her tür yaşamın ve insanın sosyal refahının geliştirilmesidir.
Ekonomiye, doğaya, doğal çeşitliliğe, insan haklarına, toplum sağlığına, yaşam ortamına, temel insani hak ve ihtiyaçlara zarar vermeden, onları geliştirmeyi tanımlar.

Verimlilik: Mevcut üretim yöntem ve araçlarının aynı kaynakla daha fazla çıktı sağlayacak şekilde değiştirilmesidir. 

İnovasyon: Eldeki üretim araç ve imkanlarının, olağandan farklı şekilde daha verimli ve etkin kullanılmasını sağlayan yöntem ya da tekniklerdir.  Ancak üretim için daha ileri teknoloji kullanımı inovasyon değildir. Verimlilikle ilgilidir.
İnovasyonun ana girdisi; insan, bilgi ve hayal gücüdür.

Marjinal Maliyet:
Bir ürünün kullanım ömrünün son dönemindeki maliyetidir. Kullanım ömrü 10 yıllık bir aracın, 10ncı yılındaki amortismanı aynı zamanda marjinal maliyetidir.
Marjinal maliyetlerin yüksek olan yatırımlar, verimsiz yatırımlardır.

Çalışmanın PDF'si

KENTSEL ATIKLAR ve GERİ DÖNÜŞÜM

Tüketime dayalı ekonomik büyüme modelinde; daha fazla tüketim yapmak ekonominin gelişmesi için gerekli şart haline gelmiştir. Tüketim ise daha fazla çöp üretmektir.
Çöp sorununun çözümünde, önce bu alışkanlıklarla mücadele etmek zorunluluktur.

(Tüketime dayalı ekonomik model, 1929 buhranıyla zemin bulan ve 1945 sonrası Keynes’in ekonomik bakışı ile ülkelerce benimsenmiş bir geçmişi vardır.
Yani topu topu 60-70 yıllık bir ekonomik modeldir. Temelinde endüstri çağının üretim modeli ve bunu destekleyecek tüketim-ihtiyaç alışkanlıkları vardır.
Günümüzde yaşanan bir çok ekolojik ve ekonomik sorunun temelinde de bu politikalar vardır. Çünkü kaynakların bol, nüfusun üretim kapasitesine göre az (2 milyar)  olduğu  dönemin ekonomik modelidir.)

Tasarrufun ilk şartı; aynı ürünü tekrar tekrar kullanabilmektir.

İkinci gereği ise, hareketliliktir.
Günümüzde sermayeden, işgücüne, iş yerinden çalışma saatlerine kadar her şey hareketli… Hareketlilik, esneklikten dolayı ekonomikliği artırıyor.  
Üçüncü şartı ise atıl kaynakların kullanılmasıdır. Yatırıma başlanacağı zaman önce eldeki atıl kaynaklara bakmak gerekiyor.
Aynı işi daha verimli yapabilecek yeni bir teknoloji yerine, eldeki imkânlar öncelikli olmalıdır.

(Verimlilik, şirketler açısından; daha az kaynakla, daha çok gelir sağlama anlamındadır. İskandinavya ülkeleri açısından ise, çalışanlara daha fazla sosyal zaman imkânı sağlamaktadır.)

Ancak bir kamu hizmeti kurumu açısından verimlik, kâr amaçlı şirketlerinki ile aynı tanımda ve koşullarda olmamalı. Sürdürülebilirlik açısından bu durum, özellikle kaçınılmazdır.


2015’de çevre ve kentsel atık konusunda, “en başarılı toplumsal farkındalık kampanyası” ile Guinness kitabına giren Coimbatore (Hindistan) şehri, geri dönüşüm oranını artırırken,  kentsel atık yönetiminde güçlü bir deneyime sahip olmuş.
(Bu çalışmada ağırlıklı olarak EPFL - İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nün  Municipal Solid Waste Management in Developing Countries kursunda verilen bilgilere dayalı bir yaklaşım kullandım.)

Kampanya; “Çöp üretmekten kaçın, tekrar kullan, dönüştür, geri kazan, at” hiyerarşisi altında geliştirilmiştir.
Kampanya çöpler üretimini azaltılmış ve geri kazanım süreci ile düşük gelirli kesimlere ek ekonomik imkânlar oluşturmuştur. Bu sayede toplumsal destek sürekliliği de sağlamıştır.

Çözüm önce çöpe ve atıklara olan bakış açısını değiştirmekle başlıyor.
“Atık bir sorun kaynağı değil, sürekliliği olan bir ekonomik kaynaktır.”
Atık-çöp konusunda sorunu hafifletecek çözüm, düşük gelirli kesimler için fırsata dönüştürecek sosyal politikalar ve projelerle mümkün.
Geri dönüşüm oranı düşük çöpleri üretenler, gene bu gelir düzeyindekiler oluyor. Bu yüzden sürekli desteğinin en fazla sağlayacağı grupta bunlar.
(Gelir seviyesi düştükçe, su oranı yüksek (meyve-sebze atığı)atık oranı artıyor. İstatistiksel olarak, yüksek gelirli bölgelerden daha fazla geri dönüşüme uygun ambalaj malzemesi, kağıt, cam ve metal toplanıyor.)

Ayrıca insanlar sosyal kampanyalarda, ne kadar iyi niyetli ve kararlı olsalar da, bu işlerinden net bir fayda sağlamadıklarında, zamanla ilgilerini ve enerjilerini kaybediyorlar.

Çöplerin karışık olması, gıda artığı çöplerin akışkan yapısından dolayı, diğer çöplerin geri dönüşüm oranını da azaltıyor.
 
Bu da çöpleri, koku ve sağlık riski kaynağı olarak,  “benim arkamda/bahçemde değil” mantığı istenmeyen ürünlere dönüştürüyor.

Bu bakışı değiştirmenin yolu; çöpü, kişilerin ve kurumların gözünde “sürekliliğine güvenilir ekonomik kaynağa dönüştürmekten” geçiyor.

Atık konusunu sosyal desteklerle finanse edilmiş  bir proje haline dönüştürmek gerekiyor.

Çöp konusunda yapılması mümkün olan uygulamaların başında, çöplerin kaynağında ayrıştırılmasını sağlayacak-artıracak projeler geliyor.

Önerim de
(bana göre) geri dönüşümü en gerekli olan, gıda kökenli artıklar üzerinde yoğunlaşıyor. Çünkü diğer atıkların toplanmasını, ayrıştırılmasını da kolaylaştıracak, geri dönüşüm oranlarını artıracaktır.

Sorun: Çöplerin karışık olarak konteynırlara atılması ve bu şekilde toplanması sorunumuz.
(Bu geri dönüşümü mümkün olan atıkların toplanmasını ve ayrıştırılmasını da zorlaştırıyor.)

Gıda Atık kaynakları: Evlerden çıkan yiyecek artıkları, marketlerden ve meyve-sebze hallerinden çıkan ekonomik ömrünü tamamlamış yaş meyve ve sebzeler, semt mahalle pazarlarından kalanlar ile restoran, lokanta, otel, pastane gibi gıda üretimi ve/veya satışı yapan işletmelerden kaynaklanıyor.

Ayrıca kesimhanelerden (kırmızı veya beyaz et), mezbahalardan, semt bölge balıkçılarından ve balık halinden (ekonomik ömrünü tamamlamış) hayvansal atıklarda çıkmaktadır.

A) Atık maliyeti:
Mevcut durumda atıkların maliyetini,  konteynırdan alınması ile depolama alanına kadar gerçekleşen süreçlerin toplamı olarak ele alıyoruz.
(Araç maliyeti, İşçilik Maliyeti, Amortisman, yakıt, zaman, vs) Buna ek olarak, toplanmış çöp için yapılan depolamanın maliyeti de üstüne ekleniyor (Arazinin arsa maliyeti, sızıntı suların çevre maliyeti, düzenli depolama işçilik ve donanım maliyeti, sızıntı suları engelleyecek zemin, yağmur girişini engelleyecek örtü, metan gazı bacaları ve bunların sera gazı etkisi maliyeti, sağlık maliyeti, vs.)  Bu rakamı net saptamanın en kolay yolu, bir yıl boyunca çıkan çöp ve bu çöp için yapılan toplam masrafa bakmak oluyor.

Bir bölgeden çıkan çöp miktarı genel olarak azalmaz. Hatta nüfus artışına paralel olarak artar.
Geri dönüşüme yönelik kampanyalarda sonucu, toplanan çöp miktarındaki düşüş ile belirlemek mümkündür. Bu da sağlanan tasarruf miktarını gösterir.
Bu tür tasarruflar, aynı konunun çözümünün geliştirilmesinde kaynak olarak kullanılmalı.

Atık-çöp konusuna her zaman siyaset üstü bir konu olarak yaklaşmak, bu konuda en çok tavsiye edilen bakış açısı.

(Bu noktadan sonra finansman konusuna bakılması, sonra devam edilmesini tavsiye ediyorum.)

B) Sosyal Farkındalık Projeleri:

Elbette vatandaşların katılım için önce ikna edilmesi gerekiyor. Bu kısa vade de yürütülen kampanya, afiş, medya çalışmaları mümkün gözükse de, uzun vade de sürekliliği olmayacaktır. Katılımcılar bir süre sonra ilgilerini kaybedeceklerdir.

Bu nedenle katılıma özendirici çalışmaların da eklenmesi gerekmektedir. Bunların bir kısmı, psikolojik bir kısmı ekonomik ödüllere dayalı olmalıdır.

Psikolojik Ödüller: Çöpleri kaynağında ayrılmaya ve belediyelerle sürekli işbirliği yapmaya teşvik etmek için, en başta tüm verilerin şeffaf olması gerekmektedir.

1) Bu amaçla oluşturulan bir web sitesinde, hangi bölgeden ne kadar gıda atığı toplandığı, ne kadarının kaynağında ayrıldığı, ne kadarının ise karışık olduğu belirtilmeli.
Bu bilgiler düzenli olarak
(mesela haftalık) belediyelerce veya ilgili birimlerce güncellenmeli. Aynı periyotlarla basına bilgi verilmeli, periyodik çıkan kurumsal yayınlara eklenmeli.

2) Bölgelerin başarı durumları, kamuoyuna duyurulmalı.
Sağlanan tasarrufların-gelirlerin belirtilen bir oranı, bölgenin
(semtin, mahallenin) alt yapı ihtiyaçlarına harcanmalı. Bu harcamalarda web sitesinde yer almalı.

3) Sağlanan tasarrufların-gelirlerin bir kısmı sosyal yardımlara kaydırılmalı ve bölgedeki ihtiyaç sahiplerine, bu şekilde ne kadar destek verildiği bilgisi de eklenmeli.

Örneğin; A bölgesinde bir ayda toplanan çöplerden sağlanan X TL tasarrufun, yüzde 25'i bu bölgedeki
(muhtarlıkça belirtilmiş) muhtaç durumdaki hak sahiplerine (100 aileye, 150 kişiye, vs), Sosyal Yardım olarak (toplu taşım kontörü) dağıtılmıştır.

Buradaki amaç, bireylerin bu eylemleri ile yakın çevrelerindeki birilerine fayda sağladıklarını hissetmeleridir.
(Yoksa yukarıda belirtilen hizmetler ve destekler zaten başka isimler altında yapılıyor.)
Ayrıca bu yaklaşım, konuyla ilgilenmeyenler üzerinde sosyal baskı da oluşturacaktır.

4) Sağlanan tasarrufların bir kısmı, bölgedeki kamu binalarının
(cami, okul gibi) bakım ve onarımlarında da kullanılmalıdır.  Hatta kimi bölgelerde, ihtiyaç sahibi az ise bu meblağ, aynı veya yakın bölgelerdeki çocukların bazı okul ihtiyaçlarının desteklenmesinde de kullanılabilir.

5) Bölgedeki vatandaşların bu konuda daha neler yapılabileceği şeklin de görüşleri alınmalı ve çoğunluk oluşturan, görüşler uygulamaya konmalı. Uygulanan görüşlerin sahipleri de duyurularak, onura edilmeliler.
(Uygulanamayan ama yüksek talep gören önerilerde, öneri sahipleri ile belirtilmeli ve neden uygulanamadığı bilgisi ile bunlarda paylaşılmalı. Ancak bu tür bir çalışma, belediyenin birkaç birimi tarafından yürütülebilinecek bir çalışma değil. Her belediyenin bu konuda kendi alt birimini kurması, o da olmuyorsa muhtarlık bazında bir web ara yüzü ile muhtarın katılımı ile sağlanmalı.)

Maddi Ödüller:
1) Çöp toplayıcıları:
Her bölgede çöplerden geçimini sağlayan kişiler var. Her ne kadar, kimi geri dönüşüm firmaları bu kişilerin varlığından ve faaliyetlerinden rahatsız olsalar da, aslında rahatsız oldukları; kâr marjlarının düşmesi.
Sonuçta şirketler gene bu kişilerden gelen geri dönüşüme uygun atıkları, biraz daha maliyetle de olsa alıyorlar ve işleyerek kâr elde ediyorlar.

Bu kişilerin ortak özelliği bölgelerindeki çöplerin durumu hakkında bilgi sahibi olmaları. Yaptıkları işi toplumsal tepki yüzünden hoş bulmasalar da, birçok insanın çekindiği- iğrendiği bir işi yapıyorlar.

Sosyal sigortaları ve güvenceleri olmayan, sosyal yardıma ihtiyaç duyan gelir düzeyine sahip bu kişilerin işgücünü ve bilgilerini, özellikle atıkları kaynağında ayırma konusunda,  kullanmak faydalı olacaktır. 

Çöp toplayıcılarının Çalışma Şekilleri:
   a)Her semtin, bölgenin sahiplenildiği bir sistem var. Çöp toplayıcıları sadece kendi bölgelerindeki çöplerden, geri dönüşüme uygun atıkları topluyorlar.
   b) Üç tekerli bisiklet kullanıyorlar. Bisiklet genelde kiralık.
Bölgedeki çöp toplayan aracı firmadan, günlük kazançlarının %5-10 gibi bir rakamına kiralıyorlar.
   c) Bölgelerde koku ve diğer nedenlerle, bu çöpleri toplayan ve satın alan kişi-depo sayısı az. Bu da toplanan atıklar üzerinde, keyfi fiyat politikalarına imkân sağlıyor.
   d) Bölgedeki depo sayısının az oluşu, çöp konteynırlarından ve çevreden sadece kaliteli olanların toplanmasına neden oluyor. Dönüşüm imkanı olsa da, ağırlık ve hacim sınırlaması nedeniyle bisiklet arabalarına tüm çöpler alınmıyor.

Neler Yapılmalı?
  a) Bu kişileri
(semt-mahale) bölge bazında örgütlemek, belediye tarafından çöp toplamaya hakkı olduğunu belirten bir kimlik sağlamak, iş güvenliği desteği verecek iş elbiseleri ve araçları temin etmek ilk adım olacaktır. (bu elbiseler haricindekiler kaçak toplayıcı statüsünde olacak, bu malzemeler sosyal yardım olarak muhasebeleştirilebilinir)

 
b) Bölge de (geri dönüşüme uygun çöp toplayan) depo sayısını artırmalı.
Gerekirse bu konuda geri dönüşüm firmaları ile protokol imzalayarak, belli standartlarda geçici depolama merkezleri oluşturulabilir. Atıklara bir fiyat standardı getirilir. Ya da geri dönüşüm firmalarının, bölgelere düzenli gezen bu tür atıkları toplayan araçlar kullanması sağlanır.

  c) Eğer özel sektör işbirliği yapmakta isteksiz ya da yetersiz ise, bu amaçla çalışacak belediye araçları düzenlenir.
Bu sistemde toplanan atıklar, geri dönüşüm firmasına belediye araçları tarafından götürülür. (Zaten öyle yapılıyor gibi ama…) Geri dönüşüm firmasından, teslim edilen atıklar için para alınır. Bu para çöp toplayıcıların haftalıklarına eklenir.

Not: b ve c maddelerinde amaç, toplanan dönüşüme uygun atık miktarını ve çeşidini artırmaktır. Çöp toplayıcısın bir bölgeyi sabahtan akşama kadar tarama imkânı en fazla 2 defa oluyor. Bisiklet kasası dolunca, bunu depolama alanına götürüp, kasayı boşaltıyor.
(Topladığı miktarın bedelini ihtiyaca göre hemen veya aksam hesaplaşmasında alıyor.) sonra 2nci tura çıkıyor.
En yüksek geliri istediği için, kenarda yol üzerinde gördüğü küçük ya da çok kirli olanlarla ilgilenmiyor.

Eğer depo sayısı artarsa ya da geçiş saati ve güzergahı belli olan birkaç kamyon-kamyonet olursa, gün içinde belki 3-4 defa boşaltma yapma imkanı olacak.
Bu da atık toplarken seçiciliği azaltacaktır.

Geri dönüşüme girmeyenler:
Çöp olarak sadece geri dönüşüme uygun olanlar değil, dönüşüme girmeyen atıklar içinde bir pazar oluşturmak gerekiyor.
 
Örneğin, çöp kenarına bırakılan mobilyalar, yataklar, tekstil ürünleri gibi…
Yataklar parçalanıyor, yay demirleri alınıyor, sünger ve tekstil etrafa dağılıyor.
Mobilyalar, dolaplar kırılıyor. Çöp kamyonları açısından da, sıkıştırma vincini zorladığı için, istenmeyen ürünler bunlar.
Ya da kapı, pencere, zemin değiştiriliyor; eski camlar, pimapenler, kapılar, parkeler çöpe atılıyor.
Cam haricindekilerin geri dönüşüm imkanı dar olduğu için, oldukları gibi bırakılıyorlar. Camlarda büyük ise bırakılıyor. Taşımak için kırmakta, riskli bulunuyor. Kırıldığı yerde kalıyor.

Bu tür ürünlere bakıldığı zaman, çoğunun birkaç onarım ve temizleme ile“tekrar kullanıma” alınabilinecek ürünler olduğunu görebiliyoruz.
Bunların da ayrı olarak toplanması ve “geri kullanım birimlerine” kazandırılması mümkün olabilir.

Çöp toplayıcılarının bilgilendirmesi ile bu tür çöpler, fazla zarar görmeden saptanabilir. Daha sonra “geri kullanım birimleri” şeklinde belediyelerce organize edilmiş ve teçhizat sağlanmış atölyelerde bunlar onarım ve yenilemeden geçirilebilir. Daha sonra ihtiyaç sahibi kişilere-ailelere sosyal yardım olarak verilebilir.

Bu tür atölyelerde çalışacak kişiler, bir sosyal proje kampanyası ile bölgedeki gönüllü katılımcılardan sağlanabilir.
(Sokaklara bakıldığında, aktif olarak günlük bilgi alabileceğimiz başkaları da var,  sokakları süpüren, park ve bahçelerin bakımlarını kamu görevlileri gibi.)  

2) Şehir Sakinleri:
Bazen bir kampanya başlıyor. Basında haberleri çıkıyor, birkaç uygulama görülüyor. Sonra kampanya habersizce bitiyor. Çünkü vatandaşın ilgisi azalıyor.

Örneğin, atık yağların toplanması, otel-lokantalardan köpek maması kampanyaları adı duyulan ama uygulaması pek görülmeyen çalışmalar.
Hala lavabolardan tonlarca atık yağ kanalizasyona karışıyor.

Bu tür bir çalışma başladığında da, durumu şüphe ile karşılıyor. Geçici bir çalışma olarak değerlendiriyor. Katkısı ve ilgisi de bu şekilde oluyor.
Sonuç, vatandaşların katılımı, çalışmanın sürekliliğine ve vatandaşın yaşamına olumlu maddi geri dönüş yapmasına bağlı.

Çöp toplama maliyetini (yakıt ve zaman) azaltmak için, kamyonlara en kısa güzergâh üzerinde toplu konteynırlar uygulaması yaygın.
Yani çoğu yerde konteynırlar, 2’li 3’lü olarak bulunuyor. Bu durumdan faydalanmak mümkün.

Gıda atıklarının ayrılması: En iyi yol, çöp konteynırlardan bir tanesinin sadece gıda artıklarına ayrılması olacaktır.
(Cam-metal gibi ayrılan çöp geri dönüşüm kutuları gibi)
Başlangıçta bu uygulamaya fazla destek verilmeyecek olsa da, “psikolojik ödüller” kısmında belirttiğim uygulamaların sürekliliği ile bu destek sağlanabilir.

a)Evlerden toplanan atık yağlar için; 2 litre ya da kilogram karşılığında, 1 ulaşım kartı verilir.
(3-5 kartları gibi... Atık sulardan bir kilo yağı arıtmanın maliyetine göre, uygun bedeller saptanabilir.)

İşleyişi:
Bu sistemde bağımsız çöp toplayıcılar ve/veya sokakta görev yapan kamu personeli aktif roldedir.
Bu alanda yetkili kılınanlar, yetkilerini belirten bir tanıtım kartı ile çalışırlar.
Bölgelerin muhtarlıkları ile koordineli çalışılacaktır.
Proje de kimlerle çalışılacağı belirlendikten sonra, bölge halkına duyuru yapılarak atık yağların hangi noktalara bırakılacağı ve bunların hangi aralıklarla toplanacağı belirtilir.
Duyuru esnasında, neden bu tür bir uygulama yapıldığı da açıklanır.
(Mesela, bölgeden gelen  x litre yağ yüzünden, şu kadar içme suyu kirleniyor şeklinde...)

Toplanacak atık yağların litresi için bir bedel tayin edilir. Bu bedelin ulaşım kontörü olarak verileceği duyurulur.

1) Toplayıcılar, haftanın belli zamanlarında evlerden topladıkları yağlar karşılığında, kimlerden ne kadar aldıklarını not ederler. Not bilgisinde kişinin adı-soyadı ve adresi ile iletişim telefon numarası olur. Ne kadar yağ alındığını gösteren bir "alındı makbuzu" ilgili kişiye verilir.

2) Muhtarlık gözetimindeki depolama merkezinde
(belediye tarafından sağlanmış bir konteynır içinde gibi) bu yağlar depolanırken toplayıcı tarafından alınan notlar, muhtara teslim edilir.

3) Muhtar, toplayıcının, toplanan miktarın bilgilerini sisteme girer. Toplanan yağ miktarının
(gene arıtma-temizleme maliyetlerine göre saptanmış) bir yüzde oranında ulaşım kontörü alacağı, yağ toplayıcının hesabına geçirilir.

4) Sisteme kaydı girilen bilgilerin teyidi
(ve aynı zamanda sisteme güven duyulmasını sağlamak için). Önce günlük daha sonra haftalık olarak bir belediye personeli tarafından, alınan yağlarla ilgili bilgi verilir. Eğer kaydedilen bilgi ile beyan edilen arasında tutarsızlık var ise konu not edilir ve incelemeye alınır.
(Bir çok personel için, iş yoğunluğu esnasında bu tür işler angarya olarak değerlendirilebilir. Ancak gerek halka inen bir hizmet anlayışı, gerek ise karşılıklı güven çerçevesinde sistemin işlerlik kazanması için bu konuda titiz olmak şart.)

Vatandaşa ay sonunda, belirlenen bir tarihten veya miktardan sonra bu alacağını, kimlik ve adres beyanı ile ulaşım kartına yükleyebileceği en yakın yükleme merkezi bildirilir.
(Vatandaşın ilgisini kaybetmemesi için bu sürenin uzun ve miktarın da fazla olmaması önemlidir.)

5) Aynı bilgilendirme işlemi toplayıcı içinde yapılır.

6) Muhtarlık konteynırlarındaki biriken yağ miktarı sistemden takip edilir. Sınırlanan miktara ulaşınca, belediye aracı tarafından alınır.

7) Toplanan yağlar, biyodizel'e ve gliserine dönüştürülür. Dizel çöp kamyonları ve araçların yakıt ihtiyacı olarak kullanılır. Gliserin makine dişlilerine ya da temizlik maddesi yapımında
(Sodyum veya potasyum tuzları ile reaksiyona sokularak, sabun yada arap sabunu) kullanılabilinir. Veya bu tür üretim yapan şirketlere, temizlik maddesi karşılığı verilir.

(Atık yağları Biyodizel'e dönüştürmek kolay ve ucuz bir kimyasal işlem, en zor kısmı ilk süzme aşaması oluyor. Bu aşamada kumlu sistem kullanılırsa, daha sonra süzülen parçacıklar ve yağlı kum, biyogaz üretiminde de kullanılabilinir.)

Sokaklardaki gelişigüzel atılmış çöplerin temizlenmesi
 Sokaklara baktığımızda
(gıda) ambalaj atıkları başta olmak üzere, petrol kökenli bir çok malzeme olmaktadır.

Direk çöp konteynırlarına atılmadıkları gibi, düşük ekonomik değerlerinden çöp toplayıcıları da ilgilenmiyor.
Sokak temizliğinden sorumlu işçilerde, dağınıklıklarından dolayı bunları toplayamıyorlar.
Zamanla doğal güçlerle parçalansalar da, süreç yavaş. Her gün yeni atıklar ekleniyor üstelik.
Geçici kampanya ve uygulamaların etkisi de geçici oluyor.
Ülkemizdeki çevreyi kirletmeye karşı olan cezai yaptırımlarda yetersiz etki gücünde. Bireysel kirleticilere karşı ciddi bir yaptırım gücü yok.

Hindistan, Afrika ve Güney Amerika'daki çalışmalardaki etkinlikleri düşünülürse, çocuklar ve gençler bu konuda bir çözüm üretmede faydalı olabilir.

Yapılacak çalışmalar, halen gerçekleştirilen "temiz deniz-kıyı kampanyaları" ile benzerdir. Farkı ise sıklığı ve sürekliliğidir. Her iki çalışmadan önce gerçekleştirilecek kişiler arasında; yürütülecek kampanya ve hedefleri hakkında, bir sosyal psikolog güdümünde ön çalışma yapılmalıdır.

Çocuklara Yönelik:
Teşvik amacıyla gene maddi değer olarak para olabileceği gibi, özel hediyeler de olabilir.
(Mesela tüm katılımcılara, spor ayakkabısı, forma ve top + ek performans hediyeleri gibi…)
Bazı kesimler, bu işlerde
(sokaktaki) çocuklarının kullanılmasını olumsuz olarak değerlendirse de, bu çöplerin, bu çocukların bulundukları ortamda bulunması daha büyük bir olumsuzluktur.

Uygulama:  Bu amaçla önceden belirlenmiş dönemlerde ve bölgelerde
(genellikle yaz dönemlerinde) sadece çocuklara yönelik kampanyalar düzenlenir.
Yapılacak kampanya bilgileri bir hafta kadar önceden bölgede duyurulur. Kampanya başlangıcında katılacak çocukların listesi hazırlanır ve eldivenler sağlanır.
En fazla "katılabilecek çocuk sayısı sınırlı" olmalıdır. (Misal 25 çocuk)

Semt, bölge hatta ekip yarışmaları biçiminde çocukların getirdikleri tüm atıklar, gruplandırılarak alınır.  Çocuklara verilecek ödülün bir maddi tabanı vardır. Toplanan miktarın artması ile bu meblağ da artacak şekilde olmalıdır. 
Tüm bu koşullar kampanya öncesinde belirtilmelidir.

(Mesela her çocuk için 5 TL veya değerinde ulaşım kontörü ile başlar. Toplanan miktar kişi başına 3 kiloyu geçince, her kilo için çocuk başına 10 kuruş eklenir, gibi)

Burada birkaç amaç vardır
a) İlki bölgede ulaşılamayan çöplerin toplanmasıdır.
b) Çocuklara, "iş kavramı" hakkında bağımsız fikir vermektir.
(Günümüz gençlerinin önemli bir sorunu iş beğenmemek, kendilerine yakıştıramamak. Oysa iş iş'tir. Bu tür etkinliklere dahil olup fayda  sağlayanların, ileriki dönemlerde daha az seçici oldukları görülmüştür. Üstelik bölgelerinde çöp toplayarak geçinen kişilere olan yaklaşımları da olumluya kaymıştır).
c) Çocuklar arasında, "ortak amaçla çalışan sosyal birlik duygusu" oluşturmak.
d) Fayda sağlayan çocuklar, başka kamu sosyal etkinliklerine de katılmaya eğilimli olmaktadır.
e) Çevrenin temizlenmesi ve olumlu etkileri hakkında yapılan konuşmalar ve bu çabalarının ödüllendirilmesi, çevreyi koruma bilinci üzerinde daha olumlu etki yapmaktadır.
f) Bu konudaki sosyal görgü de etkilenmektedir. Bazen, bir çocuğun yerdeki pet şişeyi alıp çöpe atmasını engelleyen şey, bunu yaparken görülüp ayıplanma endişesi oluyor. Bu önyargıların kırılmasında faydası oluyor.
(Çocuğunun elini çöpe değmesini istemeyen ebeveyn, benzer çöpü sokağa gönül rahatlığı ile atabiliyor oysa)

Gençlere Yönelik: Gençler sosyal farkındalık kampanyalarında sadece maddi değil, manevi kazancıda göz önüne almaktadırlar. Hatta çoğunda sağlanan imkanlar, farklı faydalı bir iş yapmış olma duygusu güçlüdür.

Bu konuda gençler, çocuklara yönelik kampanyalarda düzenleyici, yönetici olarak rol alabilirler.

Yine toplumun çok ziyaret ettiği ve kirlettiği İnciraltı, Kordon gibi bölgelerde kirlilikten korunacak şekilde eğitilmiş ve donatılmış
(plastik eldiven, önlük gibi) olarak çöp toplama kampanyaları yapılabilir.
Ancak bu kampanyalarda ana amaç çöpleri temizlemek değil, toplumsal görgü kaynağı olacak şekilde "örnek olmak" olmalı.

Bu amaçla;
a) Kişilerin kampanya dahilinde çalıştıklarını gösteren, her hangi bir bilgilendirici işaret taşımamalılar.
Kendilerine sorulduğu zaman, bağımsız bir arkadaş grubu olarak, toplum faydasına yaptıklarını belirtmeliler.

b) İkincisi, işlerini kirleticilerin bulunduğu ve onların göreceği şekilde ama hiçbir şekilde olumsuz bir tepki ve yargı vermeden yapmalılar. Aralarındaki iletişimde ise örnek yardımsever yaklaşımlar ve tutumlar olmalı.

c) Üçüncüsü; katılım ödüllerini farklı bir ortamda almalılar.

d) Ya da oradaki topluluğa karışıp tutumları ile örnek olabilirler.
(Mesela; İnciraltı da, 25'lik gruplar halinde bölge, mıntıka temizliği yaptıktan sonra kendi mangallarını yakmaları gibi... )

Bu uygulamadaki amaçlar,
a) İlk amaç, uygulamasındaki katılımcılar açısından güvenli ortam oluşturmaktır. Kalabalık bir grubun üyelerine, vatandaşın sert, olumsuz tepki gösterme ihtimali düşer.

b) İkincisi, kendi çöplerini başkalarının toplamasından rahatsız olmalarını sağlamaktır.
(Her ne kadar etkinlik sırasında, bakıp bakıp gülme ve kendi aralarında dalga geçip, etrafı  daha da kirletmeleri olası olsa bir sonraki kirletme eylemleri  hakkında daha farkında olacaklardır. Eylem sırasındaki bu olumsuz davranışları, özbenliklerini koruma amaçlı doğal bir tepkidir.)

c) Üçüncüsü; topluma örnek olmaktır.
(Toplumun bazı kesimlerindeki bakış; çevreyi temizleme işinin kamu kurumunun sorumluluğu olduğu yönünde... Kurumun bu işi, bir zorunluluk ve gelir karşılığı yaptığı fikrine sahipler. Aslında temel mantıkları, "Parasıyla değil mi?" sorgusuyla özetlenebilecek, tüketici zihniyettir. Onlara göre belediyeler ve işçileri, para aldıkları için bu işin yükümlülüğü altındadırlar.)

Bu nedenle, bu tür bir etkinlikte belediye kimliği geri plana atılmalı ve etkinlik bireylerin çevreye ve topluma karşı olan sorumlulukları olarak ele alınmalıdır.

C) Evsel (ve kurumsal) Gıda atıklarının değerlendirilmesi
(Yaş meyve, sebze atıkları, yemek artıkları, ağaç, bitki atıkları, mezbaha atıkları)

Bu tür atıkların değerlendirilmesi için kullanılan bir çok yol içinde, en verimli ve katma değeri en yüksek yolun; bu atıklardan" metan içerikli biyogaz" üretimi olduğunu düşünüyorum.
Çünkü
a) Sadece enerji elde edilmiyor, aynı zamanda bitkiler için zengin bir kaynakta kompost olarak üretiliyor. Yani kendi kaynağını destekliyor.
b) Ayrıca uygulanabilirliği geniş. Geniş bir alanda ve toplum tabanında uygulamak mümkün.
Çöpün yakıt kaynağı olarak değerlendirilmesinde başka yöntemler de vardır. Ancak çoğunda tesis, ekipman ve teknoloji ihtiyacı vardır.

Ek bilgi:
Oksijenli ve oksijensiz olan kompostolaştırma tekniklerine ek olarak başta (Eisenia Foetida) Kompost Solucanı olmak üzere 5 tür solucan, bitkisel kökenli atıkların kompostolaştırılmasında






ve Siyah Asker Sineği larvaları hayvansal organik atıkların bertaraf edilmesinde başarı ile kullanılıyor.
Solucanların daha sonra değerlendirilmesi ancak kanatlı hayvan yemi olarak mümkün iken, Asker Sineği pupalarının hayvan yemi ve katkısı olarak, balık çiftliklerinde de kullanımı mümkün
(%40 protein, %30 yağ içeriği ile) 





Biyogaz yüksek oranda Metan (%60-65 arası), Karbondioksit (%25-33 arası) kalanı ise su buharı, kükürt ve azot gazlarından oluşuyor. (Biyogaz havadan daha hafiftir ve havaya göre yoğunluğu 0.94 kg/m3, oktan sayısı yaklaşık 110, yanma sıcaklığı 700C, alev sıcaklığı 870 C ve ısıl değeri 5.96 kWh/m3 olan bir gaz karışımıdır.)
Metanı, önce su içinden geçirerek, ardından boraks tuzlarından saflaştırmak mümkün.
(Su karbondiokist ve kükürt gazlarını ayırmak için, tuzlarda içindeki nemi, suyu almak için. )

Metan'ın ısıl değeri ile doğal gaz ile aynı kaloridedir.
(Doğal gazda metan içeriği %70-90 civarında) 
Üstelik ısı verimi, kömür ve petrol kökenli yakıtlara göre %20 daha fazladır (%60).

Metanın temel sorunu depolanıp nakil edilmesidir. Sıvılaştırılması zor
(-164 derecede) ve yüksek maliyetlidir. Bu nedenle genelde üretildiği yerde veya yakın mesafelerde tüketilir.

Oysa gerek üretim açısından, gerek depolanma açısından gerek ise kullanımı açısından birkaç ufak inovasyonla, bu sorunları kısmen aşmak mümkündür.

Biyogaz'ın üretimi :
Biyogazın hammaddesi organik bitki ve hayvan atıklarıdır. Sulandırılmış bu malzemenin kapalı havasız ortamda işleme tutulması ile biyogaz elde ediliyor.
Malzemenin karbon/azot oranı, sistemin verimliliği için önemlidir. Hammadde ne kadar kıyılmış ve sıkıştırılmış olursa, sistemin metan verimi de o kadar yüksek olmaktadır.

Çevremizde, çöplerden, gıda atıklarına, hayvansal atıklardan, şehir atık sularına kadar biyogaz kaynağı olabilecek çok şey var.

a) Biyogaz-Metan üretim birimi:
İlk önce Metan'ın üretileceği birimin seçimi önemli. Bir çok yerde
(ısı yalıtımı avantajı nedeniyle) toprağa gömülü kalıcı tesisler kullanılıyor. (Metan bakterilerin sağlıklı çalıştığı bir ısı aralığı var. 15 derecenin altındaki ortamlarda metan üretimi yavaşlıyor. Bu nedenle toprağa gömme, yalıtma ya da oksijenli kompost içine koyma gibi yollarda kullanılıyor. )

Yaygınlaşması ve ortak kullanıma açık olması açısından, portatif olmasının daha yüksek avantaj sağlayacağını düşünüyorum.

Bunun için dünyada kullanılan çeşitli portatif biyogaz üretim birimlerine baktım.
Bütçeye göre farklı malzemelerle yapılmış olsa da hepsinin çalışma mantığı aynı...

a) 250-500 litrelik varilleri, su depolarını hatta eski gemi konteynırlarını  biyogaz üretecek şekilde modifiye etmek mümkündür.
Ya da bu amaçla dizayn edilmiş tasarımlar, su deposu üreten firmalara yaptırılabilir.

b) Günlük olarak 10 kilogramlık atık ile  350-500 litre metan üretileceği üzerinden, ihtiyaç duyulan enerji miktarına göre bu MÜB'lerden daha fazla yerleştirilebilinir.

c) Üretim esnasında çok yüksek basınç oluşmadığından, ek güvenlikli ekipmana da gerek yok.

d) Toplanan metan, normalde hemen kullanılıyor. Diğer yandan çeşitli ülkelerde basınçlı ortamlara da hava pompaları veya buzdolabı motorları ile depolanabiliyor.
(Otomobil lastikleri içinde,  oksijen yada LPG tüplerine 25-40 kat sıkıştırarak gibi. Uygulamalar bölgeye ve gelire göre değişiyor. Hatta basınçsız halde, Çok büyük naylon torbalar bile kullanılıyor.)
Ya da musluk hortumları, sulama hortumları ile bile nakliyesi yapılıyor.




b) Biyogaz üretilecek malzemenin özellikleri:
Metan üreten her türlü atık, malzeme olarak kullanılabiliniyor. Verimin yüksek ve işlemin hızlı olması için küçük parçalı olması tercih ediliyor.
Kanalizasyon sistemlerinden, atık su artıma çamurlarından ve hatta çöplük alanlardan sağlanan materyal genelde parçalanmış oluyor.

Ancak evsel atıklar, market ve halk pazarı kalıntıları genelde büyük parçalı oluyor.
Bunların işleme alınmadan önce kıyılması ve sıkıştırılması verimi artıracaktır.
Ya da bu amaçla tavşanlar veya koyunlar görevlendirilebilir.
(Bu amaçla büyük ve küçük baş yetiştiricileri ile görüşülebilir. 
Ya da direk bu amaçla bir kaç farklı alan ayrılabilir. Böylece bir bölgede hastalık veya sorun olursa, atıklar diğer bölgeye kaydırılabilir. Tavşanların üreme ve tüketme hızlarının yüksek oluşu, hastalıkla toplu ölümlerde bile bu kaybın hızlı telafi edilebilir oluşu, bu hayvanı cazip gösteriyor. Terk edilmiş maden ocakları, tavşanlar için uygun bir alan olabilir.)

Kullanımı :
a)
Standart uygulamalarda biyogaz direk yakıt olarak mutfaklarda ve ısınmada kullanılabilmektedir.
b) Biyogaz, benzinle çalışan motorlarda hiçbir katkı maddesine gerek kalmadan doğrudan kullanılabildiği gibi içeriğindeki metan gazı saflaştırılarak da kullanılabilmektedir.
c) Dizel motorlarda kullanılması durumunda belirli oranlarda (% 18-20) motorin ile karıştırılması gerekmektedir.
d) Termik santrallerde yakıt olarak elektrik üretiminde kullanılıyorlar.
(Ankara'da çöp depolama alanından, borularla metan toplayan ve elektrik üreten tesisler var. Biyogaz üretimi yetersiz kalırsa doğalgaz kullanılıyor.)
e) Ayrıca son dönemlerde metan gazının kullanımı ve depolanması geliştirilmiştir.
Bu şekilde iş makineleri, toplu ulaşım araçları için yakıt olarak kullanılmaktadırlar.

İngiltere de Bristol, Norveç Oslo'da bu şekilde çalışan belediye otobüsleri bulunmaktadır.
(Bu otobüslerin metanı, atık su, lağımlardan sağlanan insani atıklardan sağlanmaktadır.)



 
Bunu mümkün kılan şey ise, içten yanmalı motorların çok az bir modifikasyonla metanla da çalışmaya uygun olmasından kaynaklanıyor. (Benzinden, LPG'ye geçen araçlar gibi)





f) Aynı şekilde benzinli elektrik jeneratörleri de modifiye edilip, biyogaz olarak elektrik üretiminde de kullanılabilmektedir.

Metan- Biyogaz kullanımını ve verimini artırmak için bir öneri:

Standart termik santrallerde, su buharı basıncı ile türbinler çalıştırılmaktadır. Bu çok fazla girdiye dayalı çalışan parça ve sistem kuruluşu demektir. Bakım, onarım ve koruma maliyetleri de buna göre artmaktadır.

Oysa 20ncı yüzyıl başlarında kullanılmış ve geliştirilmiş ve verimi içten yanmalı motorlarla aynı olmadığı için terkedilmiş olan dıştan yanmalı Stirling motorlar tekrar gündeme gelmeli.
Bazı modellerde, buhar türbinlerinden ve dizel motorlardan daha fazla verime de sahip olan Stirling motorlarının hareketli parça sayısı az ve bakımı çok daha kolay.

Üstelik ısı enerjisini basınca dönüştürmek için bir ara elemana, suya, da ihtiyacı yok. Direk ısı farkına dayalı olarak çalışan bu motorların çok geniş bir kullanım alanı mümkün.

(Belediye atölyelerinde bu tür motorlar üretecek ve/veya hurda motorları, ekipmanı dönüştürecek bilgi ve kapasitede teknik eleman ve mühendis olduğunu umuyorum.)
 
Sessiz sinema döneminden gördüğümüz ilk otomobillerde
(önden çevrilerek ilk hareket verilen) bu tür motorlar kullanılmıştı. 

 ( Kenarlardaki oyuncak fotoğrafları, dıştan yanmalı motorla hareket eden oyuncaklardır. Ortadaki eski bir kullanılmış dıştan yanmalı motora ait)

Bu motorun, egzoz gazı yok. Sadece yanma sonucu oluşan karbondioksit ve su buharı var.  Bir diğer avantajı da soğutma sırasında kazanılan ısının da tekrar kullanılabilir olması.

Bu tür motorların kullanımı ile elektrik türbinleri, su buharına ve ara sisteme gerek kalmadan direk kullanılabilinir.
(Çin bu konuda ilerleme kaydetmiş durumda ama kendimizde yapabiliriz.)

D) Senaryolar :

1) Hayvanat bahçelerinde, köylerde, üretme çiftliklerinde ağıllarda, günlük olarak çıkan hayvan dışkıları, MÜB'lerde kompostolaştırılır.
Bu esnada çıkan metan gazı ile Stirling motorları ile jeneratörlerde elektrik üretiminde kullanılır.


2) Sosyal tesis jeneratörüne bağlanan Stirling motoru ile yaz döneminde her hafta buraya aktarılan yakıt miktarı azaltılır.  Tesise gelen misafirlerden ve görevli personel atıklarından elde edilen metan gazı kullanılır.
Elde edilen metan miktarı düşük olduğu zaman, gündüzleri Stirling motoru aynalarla yansıtılan/toplanan güneş ışığı ile çalıştırılır. Geceleri ise gün boyunca depolanmış metan gazı kullanılır.
Atıklardan sağlanan kompostlar adanın yeşil dokusuna kullanılır.

3)  Köylerde MÜB dağıtımı yapılır. Bu bölgelerden çıkan yaş çöp oranı azaltılır. Elde ettikleri kompostu organik tarımda kullanmaları teşvik edilir.
Biyogaz ile çalışan jeneratörler ile tarlaların, sulama elektrik maliyetleri azaltılır.

4) Süt ve hayvancılık kooperatifine sağlanan MÜB'ler ile tesislerinin enerji ihtiyacının karşılanması için önayak olunur.

5) Bölgedeki küçükbaş ve büyükbaş hayvan ve tavuk üretimi yapan çiftliklerde MÜB kullanımı teşvik edilir. Ya da bu çiftliklerden sağlanan hayvan dışkıları, termik santral için metan eldesinde kullanılır. 

6) Çöp depolama alanlarındaki metan elektrik üretiminde kullanılır.
Bu elektrik TEAŞ'a satılırken, elde edilen sıcak su,
yakın çevredeki konutlara sağlanır.
Elde edilen kompost tarımsal üreticilerine sunulur.

7) Motoru modifiye edilmiş otobüsler, çöp kamyonları, iş makineleri ile tüketilen yakıt miktarı azaltılır.
Ayrıca bu işlem modifikasyon sonucu olduğundan otobüs ve araç filosundaki yenileme ihtiyacı da daha uzun bir zaman aralığına dağıtılmış olur.
Yakıt maliyeti düşürüldüğü için, toplu ulaşımın kuruma olan zarar maliyeti de azaltılır.
8) Tüm atık su arıtma tesisleri, aynı zamanda birer elektrik üreten santrale dönüşür. Arıtma tesisinin ihtiyacı üstündeki elektrik, genel sisteme satılır. Ya da şehir aydınlatmasındaki tüketime karşılık verilir.

9)  İlçe belediyeleri, aktarılan bilgi ve teçhizatla kendi bölgelerindeki semt pazarlarından, marketlerden, lokantalardan, otellerden ve evlerden toplanan gıda atıklarını kendi BÜM'leriyle elektrik üretmek ve tesislerinin elektrik ihtiyaçlarını sağlamak için kullanırlar.

10) Çöp konteynırlarındaki karışık çöp miktarı düştüğünden, geri dönüşüme uygun çöp oranında artış olmuştur. Hatta çöp konteynırları bu amaçla ayrımlaştırılmaya başlanmıştır.
(Gıda atıkları ve diğerleri diye). Nakliye, depolama ve koruma maliyetleri de dolaylı yoldan olumlu etkilenmiştir.

11) Gıda artıklarının çok olduğu bölgelerde veya belirlenmiş zaman aralıklarında
(semt pazarı gibi) sırf bu işe tahsis edilmiş çöp kamyonları da çalışmaya başlamıştır.  Bu çöp kamyonları güzergahları boyunca, marketlerden ve pazarlardan sadece bu tür çöpleri toplamaktadırlar.
Bu çöpler özel bir alanda "önce tavşan" işleminden geçirilmektedir. Tavşan işleminden sonra sıkışmış olan gübreler ve zemin eğiminden sağlanan tavşan sidiği
(beton, hafif eğimli ve oluklu)  biyogaz üretiminde PH dengesini ayarlamak için kullanılır.
Ya da üre parçalayan bakterilerle tuğla yapımında da kullanılabilinir. (Bu bakteriler sidikteki üreyi parçalarken, kireçlenme sağlıyorlar. Bir bakıma toprak tuğlayı pişirmek için gerekli ısının görevini görüyor ve ısı harcamadan aynı düzeyde ve kalite de tuğla yapımına imkan tanıyorlar)


Özel not:
Afrika da ortaokul kız çocukları bir projeleri ile insan idrarını hidrolize ederek, elektrik jeneratörlerine yakıt (Hidrojen) sağlıyorlar.
Jeneratörden sağlanan elektriğin bir kısmı elektrolizde, kalanı da aydınlatma gibi köyün temel elektrik ihtiyacında kullanılıyor.

KENTSEL ALT YAPI ve İMAR

Dünyanın enerji tüketimi ve ekonomik büyüme trendine bakıldığı zaman, karşımıza hiç de olumlu bir tablo çıkmıyor.
Halen 90 trilyon dolar civarı olan dünya ekonomisi
(2010-87 trilyon dolar), gelişmekte olan ülkelerin ortalama yıllık %3-5 büyüme oranını yakalayacağı 2040-2050 döneminde 270-300 trilyon dolar civarına çıkacak. Enerji tüketimi ise 5 kat civarı artmış olacak.
(Halen 1000 dolarlık bir ticaret hacminin atmosfere olan sera gazı katkısının (190 kilo petrol karşılığı enerji üretimi; 456 kg karbondioksit) düşünürsek, zamanla sera gazı oranının artacağı ve 450 ppm'i geçeceği kesin…)
Yani küresel ısınma, eğer bir mucize olmaz ise, artarak devam edecek.

Kentiniz için şimdi verilen kararlar, o zaman şehri şekillendiriyor olacak.

Bu nedenle gerek alt yapı, gerek ise imar konusunda, alışılmıştan farklı politikalar belirlemek ve bunları kamuoyu desteği ile uygulamak koymak şart.

Kamuoyu desteği, yönetim değişimlerinde bile, çizilmiş ana rotadan fazla sapma olmaması ve gelecek yönetimleri zorlayıcı olması açısından önemli.

(Bu nedenle şeffaflık, hesap verilebilirlik ve yönetime katılımcılık kültürünün topluma yerleşmesi önemli.  Ancak bu şekilde,"Ben yaptım, oldu!" zihniyetindeki olası yönetimler, kamuoyu baskısıyla çizilen yolu takip etmeye zorlanabilir.)


Alt yapı açısından, (bence) en yüksek maliyetimiz yapılan yatımların marjinal maliyetlerinin çok yüksek oluşu.

İmarlaşan yerlerdeki alt yapı çok sık deşiliyor.
Zemin defalarca açılıp kapatılıyor. Her ne kadar Aykome olsa da, bu konuda verimli değiliz.

I) Örnekleme: Önce asfalt yapılıyor. Ardından asfaltın bir kısmı kesilip, toprak kazılıyor ve içme suyu veya kanalizasyon borusu döşeniyor. Ardından kapatılıyor. Bir süre sonra (şanslıysak) yakın veya aynı güzergâhtan, elektrik, doğal gaz, telekom kabloları geçirmek içinde aynı işlem yapılıyor. Ardından uzun bir süre sonra, yolun bir kısmı çökünce, alan tekrar asfaltlanıyor.

Şanssız isek, her asfaltlama ve yol düzenlemesinden sonra bu kazılar ayrı ayrı yapılıyor. Aynı yerlere tekrar tekrar düzlenip asfaltlanıyor.


Bu yetmiyormuş gibi, herhangi bir bozukluk olduğunda aynı hat tekrar kazılıyor. Mesela içme suyu veya kanalizasyon arızasında kazılacak yer tahmini yüksek iken, Telekom ve elektrik hatlarında güzergâhı bozukluk bulunana kadar elden geçirmek gerekebiliyor

 Üstüne üstlük, bazen toprağı kazma sırasında yakındaki diğer hatlara zararda verebiliyorlar. Verilen bu hasar, ilk ekibin çalışmayı bitirmesinden ve üstünü örttükten sonra da çıkma ihtimali var.

II) Örnek Olay: Bir tarihte, bir kurum tarafından bir sokakta fiber kablo döşeme çalışması yapıldı. Çalışma esnasında, bölge sokak aydınlatma binalarına giden elektrik kablosu, ardından diğer kurumun fiber optik kablosu kesildi. Bu arada bir de "su ana borusu" patlatıldı.




Çıkartılan toprağı, sürükleyen su geniş bir alana yayıldı. Su ekipleri gelene kadar kaybedilen su miktarını kaç ton bilmiyorum. Bu arada sızan suların bir kısmı, karşı sokaktaki telekomünikasyon santrallerinden birine ulaşıp, orayı da doldurdu.

Sonuç: Bir hat kazısı sırasında, 3 ayrı kurumun ekiplerine ek iş çıkartıldı. Yapılan işin işgücü ve zaman maliyeti arttı.
(Orta vadede; çıkartılan toprak ile yayılan çamur, kurudukça toz olarak evlere geri döneceği için, bölgedeki deterjan kullanımını da artıracak.)
Münferit açıdan çok önemli olmasa da, yıllık ortalama sayısının maliyeti hesaplanırsa, kayıplar daha iyi anlaşılır.


III) Maliyetler:
 Kurumsal açıdan bir ekibin, bir süre ek çalışması çok yüksek bir maliyet olmayabilir.
Ancak dönem bazında, aynı bölgede yapılan toplam işgücü, fazla mesai, malzeme ve ulaşım masrafları olarak ele aldığımızda, maliyetler yükseliyor.
Bir de buna diğer kurum ekiplerinin masrafları da eklenince, toplum için olan gerçek maliyeti daha net oluyor.
Üstelik proje ilk uygulanırken planlanan kullanım ömrü de azaldığından, marjinal maliyetlerde yükseliyor.
(Örneğin; Yapılan içme suyu borusunun maliyeti hesaplanırken 20 yıl çalışacağı varsayılıp, buna göre maliyet analizi yapılıyor. Oysa 6ncı yılda borunun yakınındaki doğal gaz çalışmasında boru hasar görüyor. Bu sefer hem borunun kullanım ömrü kısalıyor, hem de bu süreçte yapılan işçilik, makine, malzeme maliyeti bu ilk hesaplanan maliyeti yükseltiyor.
Ya da 10 yıl dayanması öngörülen yol, 3-4 yıl sonra hatların döşenmesi için açılıp kapatılıyor.)

  Alt yapının düzenlenmesi:
Bunları azaltmanın
(bence) emin bir yolu var. İlk sefer maliyetini yükseltecek olmasına rağmen, bu hizmetlerin tek bir hat içinden olacak şekilde, dehlizlerden geçirilmesidir.

Elbette dehlizlerin veya kanalların kazılması ve döşenmesi, betonlanması maliyetlidir.

Üstelik nüfus yoğun eski yerleşim yerlerinde bu imkânsız gibi olabilir. (Kemeraltı, Kordon gibi eski, yoğun ve sıkışık bölgelerde)
Ayrıca döşenmiş eski hatların bu dehlizlere alınması da sorunlu.

Bir de hatlardaki hasar durumunda müdahale için, hasarın bulunduğu  bölgenin üstünü açmak gerekiyor.



Bu nedenle pratik bir çözüm önerim var: Lego mantığıyla birleştirilecek, çok az temel parçadan oluşan, kalıplanmış özel beton bloklarla bu mümkün.

Bir bakıma beton su-kanalizasyon boruları gibiler. Ancak bunların içinden basınçlı akışkan geçmediği için (su veya atık su) sızıntı riskleri yoktur. Zaten direk toprağa döşenen bu boru ve kablo hatları da dış korumalı olarak gömülüyorlar.

Tasarladığım ürün; 2 tane gövde, 4 tane dirsek-köşe, 2 kapak parçadan oluşuyor.
Üst kısmı toprak hizasında olacak şekilde yerleştirilen dehliz parçaları, bir bütün halinde iken bir boru hattı-dehliz haline geliyorlar.
Sadece üst parçanın kaldırılması ile içindeki hatlara ulaşmak mümkün. İş bitince tekrar yerleştirilecek.
Parçaların ek yerlerindeki girintiler, hem birbirlerine geçmeli olarak kenetlenmesini, hem de dış basınçlara karşı direnci artıracak. Bu sistemde kırılan yerlerde sağlam yerlere dokunmadan, sadece kırık parçayı değiştirmek yeterli olacak


Ana gövde parçaları (2 model)

PARÇALAR
UYGULAMA


Dirsek parçaları (4 model)

PARÇALAR
 

UYGULAMA
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjheK1yqSGlRFh0_Dsq4b2Iou9AKkjcDhkniYk6-fpgkX76GAWSC8qLXrCbUaIt7cH_OkXYcXVYFdM3lgXS1q5S-kI5s4W5C12wbOc9IogkMsLMXGRWG1rAtdY-LtHwpMSXvNe2H3FO0OBL/s320/altyapimar+%252811%2529.jpg



TOPLU HALDE


 


 

Kapak parçası (2 model)





Kapak iki ayrı eş parçadan oluşuyor. Yarım kapak uygulamasına da müsait.

Avantajları:

  1) 2 farklı şekildeki 4 parça ile istenilen uzunlukta dehliz döşenebilir. Bunun için mevcut döşenmiş hatları baştan döşemeye gerek yoktur. Mevcut hatların etrafına kurulabilir.

  2) Parçalar, birbirine geçmelidir. Üst ve taban parçalar yapıyı bir arada tutar. Parçaları bir arada tutan şey, aralarındaki girinti ve çıkıntılardır. Bu girinti ve çıkıntılar, yapıyı birbirine kenetler.

  3) Üst parça, eklenecek bir tutma kolu ile kaldırılabilir. Bu şekilde, dehlizdeki hasara yukarıdan müdahale yapılabilir.

  4) Yapı olarak kemer modeli ele alındığı için, en az 3 ton
(12 tonluk bir kamyon tekeri) basınca dayanıklı şekilde imal edilebilir. Yüzey hizasında toprağa gömülü olacağı için, çevresindeki toprak dokusu da yapıyı destekleyecektir.
(Eğer istenirse, dayanıklılığı arttırmak için, beton içine çelik tel örgü (bağ, bahçe, arazi sınırlandırmada kullanılanlar eklenebilir. Bu şekilde yoğun trafik olan yerlerde güvenle kullanılması mümkün olacaktır.)

  5)  Aynı hattı etrafa ve diğer hatlara zarar vermeden, defalarca açıp kapatmak, ekleme yapmak mümkün olacaktır.

  6) Küçük parçalardan oluşmasından dolayı, hasarlı, kırık parçaları değiştirmek yeterli olacaktır.
g) İşçilik ve zaman maliyetlerini düşürür.

  7)  Dehliz için boşluk kalacağı için aşırı yağışlı dönemlerde, ek kanalet olarak görev yapabilir.
Ya da istenirse
(şekillere eklenmemiştir) bir iç orta taban ile tamamen ayrı bir su yolu bırakılabilir.

  8) Hattın devam etmediği noktalarda kapak parçalar ile hat sonlandırılabilir. Daha sonraki dönemlerde ihtiyaca göre buradan devam edilir.
 
 9) Daha sonra aynı bölgeye yeni bir hat ekleneceği zaman, toprağı kazmasına gerek olmayacaktır. Mevcut hattı kullanabilecek.

Dezavantajları:
  1) Akla gelen ilk risk, bir bozulma, hasar olma durumunda arıza bölgesinin tespiti konusunda oluyor. Mesela bir akışkan hasarında (su, gaz gibi) …

Çözüm olarak; hasar bölgesinin tespitinde, alt yapıyı dehlizlerle yeraltından yöneten belediyelerce geliştirilen güvenlik önlemlerinden ilham almak gerekir.
Mesela su veya gaz dağıtım hatlarındaki olağan dışı basınç düşmesini takip eden elektronik detektörler olabilir.
  2) Yapılacak parçaların boyutları kesinleştirilmemiştir. Eski sistem borulara veya noktalara geçiş için ihtiyaca göre adaptör parçalar geliştirmek gerekiyor.

  3) İlk döşeme maliyeti yüksek olabilir. Finansmanında diğer ortak kurumların desteği şart olabilir.


Uygulama hakkında öneriler:
Mevcut alt yapıyı tekrar kazıp, bu dönüşüme geçmek hem zaman alıcı, hem de maliyetlidir. Çok acil ve önemli olmadıkça, bu bölgeler (şimdilik) olduğu gibi bırakılmalıdır.

Diğer yandan şehrin artan nüfusu ile imar ihtiyacı artmaktadır. Gerek kentsel dönüşüm, gerek ise müteahhitsel dönüşüm ile birçok yerde binalar yapılmaktadır.

  1) İmarlaşan ya da dönüşüme giren bölgelerde dehliz sistemi uygulanabilir. Çünkü her bina yapılışında, yeniden hatlar döşeniyor, kapasite artırımı yapılıyor.
  2) Asfalt-yol çalışması yapılan ve yerleşim bölgesi içinde kalan tüm yollarda, henüz ihtiyaç olmasa bile bu dehlizlerin döşenmesi faydalı olacaktır. (Örnek; Yzb. İbrahim Hakkı caddesinde yapılan alt yapı çalışmaları gibi. Yol yapılıp, hizmete açıldıktan sonra yapılan 1alt yapı çalışmaları1 zaman, işçilik ve marjinal maliyetlerini artırdı.)

 3) Ayrıca alt yapısı eski olan bölgelerdeki yenileme çalışmalarında bu dehlizler eklenebilir.  Tam uygulamaya geçmek hemen mümkün olmayacağı için, iş yapılan alanda sadece uygulanır, bu bölgeler kapaklarla kapatılır.
(Dışarıya çıkan hatlar için kapaklarda ihtiyaca göre delikler açılır.)
Zamanla yeni değişimler oldukça, buralarda da dehliz sistemi eklenerek yerleşir.


Su Kanaletlerindeki Çöpler:   

Kentin nüfus hareketlerinin yoğun olduğu bölgelerindeki
sorunlardan biri de, vatandaşın tüketip attığı yiyecek ambalajlarının mazgallardan,  kanaletleri doldurmuş olmaları.

Bu durum görsel kirliliği azaltsa da
(gizlese de), kanaletlerdeki su akışını yavaşlatıp kokuya da neden olmaktadırlar.

Ayrıca ani yağışlarda bu kanaletler, suyun topladığı çöplerle tıkanmaktadır. Su basmalarına neden olmaktadırlar.

Önerisi:

Günlük hareketliliğin yoğun olduğu bölgelerdeki kanaletlerin içine, ikinci bir mazgal daha yerleştirilmesidir.
Bu mazgal aralıkları biraz daha küçük olup, kanaletin derinliğinin yarısı yüksekliğinde olacaktır. Ek mazgalların taşınabilir olması için, uzunlukları kullanıldıkları bölgeye göre 0.5 -2 metre arasında olmalıdır.
Her ek mazgalın üst tarafında, su akış yönünde,  zemine dik yönde ek bir kısa mazgal çıkıntısı da olacaktır.
 
Amaç:  Ek mazgalların ilk görevi, mazgal deliklerinden içeri giren ambalaj atıklarını, zeminden yukarı bir bölgede tutmaktır. Böylece, su akışı olduğu zaman zemin üzerinde ancak küçük parçacıklar kalacaktır.
Ayrıca ek mazgala eklenen üst dik bölümde, aşırı yağış durumlarında artan su seviyesi ile taşınan ambalaj atıklarının bir kısmını o bölgede tutacaktır. İleriye taşınmayan ambalaj atıkları nedeniyle, kanaletlerdeki tıkanma düşecektir.



 


 
 Dik kısa ızgara, çöplerin toplanması, akıntı ile devam etmemesi içindir.

 Derelerin Temizliği, Derelerden göllere, denizlere salınan çöp miktarını azaltmak:
ABD'de yapılan iki uygulama var. Bence bize  uygun olanı aşağıdaki uygulamadır. Körfeze giden atıkların otomatik toplanmasına ilişkin. Güneş enerjisi ile çalışıyor ve dere ile gelenleri süpürüyor. Dere ağzına yakın noktada, çöpleri ağlarla değirmene yönlendirip, değirmenin süzgeç kanatçıkları ile sudan ayırıyor. Ardından değirmenin dönüşü esnasında, çöp depolama konteynırına boşaltıyor.



 




E) Küresel Isınma ve Su
 
Küresel ısınma gelişmekte olan ülkeler yüzünden yavaşlamayacak.
(Gelişmiş ülkelerdeki emisyon oranları azalırken, gelişmekte olan ülkelerde emisyon miktarı artacak.)

Bu durumda, değişen koşullara göre uyum sağlayıcı önlemler almak ön plana çıkıyor.

Karşılaşılan ve artacak olan sorunlar:

  1) İlk sorun, açık su kaynaklarındaki
(baraj, gölet gibi) artan buharlaşma ve kirlilik olacak. Ayrıca artan ısı ile suda üreyen alg yoğunluğu artacak.

  2) Bitkilerin su ihtiyacı artacak çünkü yaprak buharlaşması da fazla olacak.

  3) Yağış rejimleri, yıllar boyunca toplanmış istatistiksel verilerden sapacak. Yıllık ortalama yağış miktarı az değişecek olsa da, düzensiz ani yağışlar artacak.
(Çünkü havadaki nem doygunluğu, ancak soğuk hava kümesine denk geldiğinde yağmura dönüşüyor. Düzenli yağış olmadığı zaman, havadaki nem miktarı birikiyor.)
Ani yağışlarda, kullanım için tutulan-depolanan su miktarı daha düşük oluyor.

  4) Artan nüfus ile ihtiyaç duyulan su miktarı da artacak.
Sadece şehirde günlük yaşam için değil,  bu nüfusu beslemek için tarımda kullanılan su
(toplam su tüketiminin %70'i tarımda zaten…) miktarı da artacak.

 
5) Yer altı su kaynakları üzerindeki kullanım ve tarımsal kökenli kirlilik artıyor.
(Eğer  Akiferlerden çekilen su miktarı düzenlenemez  ve ilaca ve gübrelemeye dayalı tarımsal  yöntemler değişmez ise sorunlar daha da ciddileşecek..)

 
6) 2020'li yılların başlarından 10 yıllık kısa bir küresel soğuma dönemine girileceği tahmin ediliyor. Bu yağışların daha da azalması olarak sonuçlanacak.

Öneriler:
 
1) Açık su kaynaklarındaki buharlaşmayı engellemek mümkün değil. Sadece azaltmak için önlemler alınabilir.
    a) Yüzey alanı dar, derin barajlarda suyu depolamak
    b) Açık yüzey alanını daraltan uygulamalar desteklenebilir. Örneğin göller üzerine kurulan güneş paneli salları gibi...

  2) Her türlü tatlı suyun; ister yağışla, ister sulama ile kaybedilen suyun tekrar kullanımı düzenlenebilir.

  3) Yağışlardan kanaletlerden boşaltılan suların depolanması ve tekrar kullanılması planlanmalı

  4) Aşırı yağışlarla risk oluşturan yerlerde toprak içinde geçici su depoları oluşturulabilir.
Bu iki durumu birleştiren çözümler geliştirilebilir.

Park ve Bahçeler için öneriler:

Kentsel alanda yeşil alanların bakımı ve geliştirilmesinde kullanılan su miktarını azaltmak lazım. Mevcut durumda, damlama sistemi, fıskiye ya da pulvarize sulama kullanılıyor. Verimli olsa da bu yöntemler, toprak su geçirgenliğine ve su tutma kapasitesine bağlılar.
Daha önce çeşitli su tutucu yöntemler katkı maddeleri
(jel, gözenekli katı maddeler) kullanıldı. (Sonuçları ve verimliliği hakkında bilgim yok ama tekrar kullanılmadığına göre olumlu değil diye düşünüyorum.)


Yaya yolları,  çimenlik, yeşillendirilmiş bölgelerde, toprak içinde su depolamaya uygun büyük "toprak kap" hazneler yerleştirilebilir.







Geniş çimenlik alanlarda genellikle hazır çim seriliyor. Bu serilen çimlerin altında su geçirgen eğimli kanallar (içleri kum ile doldurulmuş) ile sular toprak depolama haznelerine yönlendirilebilir.

Sulama esnasında öncelikle bu depolardaki sular kullanılır.
(Güneş enerjisi veya rüzgar enerjisi ile depolanmış şarjlı pillerle çalışan 12 voltluk sintine su boşaltma pompaları kullanılabilinir.)

Amaç:
  1) Yağmur veya sulama sonrası, toprağın kapasitesi üstündeki sudan mümkün olduğunca tekrar faydalanmak,

  2) Normalde boş halde tutulacak
(sulamada önce kullanılacak) hazneler, aynı zamanda ani yağışlarda, fazla suları depolamaya yarayacaktır.

  3) Yeşillendirme- ağaçlandırma yapılan bölgelerde, toprak kap'tan sızan su, bölgenin toprak nemine destek verecektir. Kök sağlığına destek verecektir.

  4) Alternatif olarak düzenli sulamanın mümkün olmadığı kurak arazilerde, toprakta su nemini artırma için atık pet şişeler kullanılabilir.
Pet şişelerin yarıdan kesilerek, kök ulaşma derinliğine göre, 1 metre daha derine, kesik kısım yukarıda gelecek şekilde yerleştirilmesi durumunda, sulama sonucu sızan suların bir kısmı burada alıkoyulur. Daha sonra bu sular toprak neminin sürmesine destek vereceği için, sulama aralıklarını uzatır.

  5) Yatay bahçe, yeşil pano çalışmalarında, havadaki nemi yoğunlaştırarak bitkilerin su ihtiyacı giderilebilinir. Bu amaçla, 12 voltluk "peltier devreleri" kullanılabilir. (
Bisikletçiler için dinamodan güç alıp, bisikletçilere havadan su sağlayan sistemin uyarlanışı) Güneş panelleri de sisteme eklenebilir.

  6)
Kent içi yağmur suları için tuzaklama
Şehir içi yol kenarlarında park ve bahçelerin düzenlediği çiçekler bulunmakta. Bunların sulanması maliyet ve zaman alıyor. Tamamen kısmak mümkün değilse de azaltmak mümkün.

Çözüm önerisi: Park ve bahçelerin yeşil alan olarak kullandığı alanların altına yollarda birikecek suların toplanabileceği su havuzları, tuzakları oluşturmak. Toprak depolarda su toplanabilir. Bu depolarında biriken su daha sonra toprak neminin dengelenmesinde faydalı olacaktır. Ayrıca binlerce ton suyu, denize akmadan tutma imkânı olacaktır.

 


Şehrin genel su ihtiyacı için:
Normal kullanım düzeylerine bakarsak, üretilen içme suyunun önemli bir kısmını tarım sektörü kullanmaktadır. Kalan yaklaşık %30'luk kısmı sanayi ve ev kullanımında tüketiliyor.

Su kaçak ve kayıplarını azaltmak, kullanılan su miktarını artırıyor. Ancak evlerde su tüketimini azaltmak için yapılan sürekli bilinçlendirme çabaları bu konuda yeterli olmuyor.

Bu amaçla yapılabilecek bazı uygulamalar var.


  1)  Su faturalarına, "gülen yüz ve asık yüz simgeleri eklemek". İnsan psikolojisine yönelik bu çalışmada, hane de yapılan su tüketimi, bölgelerindeki ortalama tüketime göre miktarı eşit ya da az ise gülen yüz eklenir. Bu miktarı aşmış ise, ağlayan yüz eklenir. (Fatura arkasında bunun açıklaması olur. )
Kişiler, çevrelerine göre kendilerini kıyaslayarak su tüketimlerini ayarlarlar.


  2)  Tarım ve hayvancılık ciddi su tüketimi yapılan alanlardır. (Mesela 1 kg dana eti üretimi için 16 ton su harcanıyor). Ayrıca sebze ve meyvenin nakliyesi ne kadar uzak mesafeden yapılıyor ise, o kadar çok karbon salınımına da sebep olunuyor.
Bu nedenle şehir'e yakın çevrede, hayvancılık ile "entegre organik tarımın" teşvik edilmesi faydalı olacaktır.
Örneğin, kanatlı hayvancılık atıkları ile ısınan seralarda, tavuk gübreleri ile yapılan tarım gibi. Ya da tilapiya, sazan, yayın, tatlı su levreği gibi balık yetiştiriciliği yanında sebze üretimi gibi...

  3) Evlerde, kentsel tarım teşvik edilebilir. Özelikle dar gelirli bölgelerde sosyal projeler altında teşvik edilebilir. Bu şekilde şehir sakinleri daha sağlıklı ve güvenilir ürünler temin ederken, tarım üreticiler üzerindeki "çok üretme baskı" da azaltılır.

  4) Genel tarımda damla sulamaya geçiş teşvik edilmeli. Her ne kadar bakanlıkların alanına giren bir politika gibi gözükse de, tüketilen su şehrin ihtiyacı olan su olduğu için, ilgilendiriyor.
  5) Arıtma sularının, tarım sektöründe ve sanayi de kullanılması teşvik edilmeli. Bu aynı zamanda yer altı kaynak sularının kullanımını azaltırken, yenilenme hızını artıracaktır.

  6) Kent içi yağmur sularının depolanıp, temizlenip, şehir içi park bahçe genel su kullanılması mümkün.