8 Ekim 2016 Cumartesi

SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTLER

İyi bir gelecek için...

Kimin geleceği? Bizim mi, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği mi?

Daha önce hiç bir insanın bir yaşam süresinde bu kadar çok değişimi peş peşe yaşadığı olmamıştı. Değişimi gündelik hayatımıza giren teknolojiyle değerlendiriyor olsak da; esasta  insanlık ve dünya değişiyor.

Endüstri sonrası, bilgi çağına dayalı üretim ve ekonomik-ekolojik açıdan sürdürülebilir  ekonomik modele geçiş dönemindeyiz.
Dar alanlardaki yoğun nüfusa, dar ekonomik ve ekolojik olanaklarla hizmet verilmesi gereken bir dönemin başındayız.

Sürdürülebilir bir hayat için belediyeler açısından ele almaya çalıştım.
Durumu 2030-2040 perspektifiyle değerlendirdim.

Şu an bir kurumda çalışıyor olabilirsiniz. Hatta yönetici olarak bulunuyor olabilirsiniz. Oysa yakın gelecek dönemde (2030 ve sonrası) yönetici konumunda olma ihtimaliniz düşük.
Buna karşılık, çocuklarınızla, torunlarınızla hala aynı kent de yaşıyor olma ihtimaliniz yüksek.
Doğru bulmadıklarınızı değiştirme imkanınız ise, düşük bir olasılık olacak.

Oysa "şu an", Kentinizin geleceğini biçimlendirme, belirleme imkanı  ellerinizde...

Tüm konuları ele almama imkan yok. Belli başlı ve genel olarak tüm kentlerde geçerli olduğunu düşündüklerimi toplarlıyorum.

Ele aldığım konular

01 Kentsel Atıklar, Geri dönüşüm
02 Kentsel Altyapı ve İmar
03 İmar ve Sürdürülebilir Binalar
04 Ulaşım
05 Ar-Ge, İnovasyon (Personel Politikası ile iç içe)
06 Kaynaklar


Konuları salt bilgi aktarma yerine, uygulama  önerileriyle birleştiriyorum.

Bu gelecekte mevcut kentsel sorunlara yenileri eklenecek.
Mesela bu dönemde 60 yaş ve üstü nüfus artmış olacak. Yani yatırımlarda bu yaş grubunu da göz önüne almak gerekiyor.

Diğer yandan iç göç nedeniyle, şehirlerin mozaiği çeşitlenecek. Doğru yönlendirilemezse
sosyal gruplaşmalar ve çatışmalar artacak.

Büyüyen kentlerde imar ve ulaşım konuları baskı altındadır.
Kentin, yeşil ve tarıma uygun alanları imarlaşma canavarına da yenik düşmektedir.
Kentsel dönüşüm adı altında, yeni iskan imkanları sağlanıyor olsa da, çoğunun kat karşılığı müteahhitsel dönüşüm olduğunu düşünürsek, bu dönüşümün iskan portföyüne katkısı en fazla %25-50 civarında kalıyor.

Hizmetin sürekliliği esasında; yapılanları ve yapılmaya devam edenleri bir kenara koyarsak, yapılması gerekenler de bulunmaktadır.

İlk üzerinde düşünülmesi gereken şey, nasıl bir "kamu politikasının" izleneceğidir?

Mevcut durumda, "tüketime dayalı büyüme"yi öngören ekonomik model, tüm bireysel tüketim ve harcama davranışlarımıza alışkanlıklarımıza nüfuz etmiş durumda.

Bizden daha ileriyi göre batı şehirlerinde, hem devlet hem de yerel yönetim politikaları "sürdürülebilir ekonomiye" geçiş yönünde yeniden yapılanıyor.
Kıt kaynaklarla, hizmet sürdürülebilirliğini ve kalite artışını sağlamak için araştırıyorlar, uyguluyorlar.

Sürdürülebilirlik ne demektir? İnternette ve kitaplarda bir çok benzer tanım yapılmasına rağmen, aslında çok basit bir kavrama dayanıyor.
"Kendi imkanları ile yaşamını ve gelişimini ve sosyal refah düzeyini artırarak sürdürebilmektir."

Kamu hizmeti veren kurumlar, kâr amaçlı kurumlar olmadıklarından,
(gelire dayalı olarak) yeni yatırımları yapmakta zorlanıyorlar. Sürdürülebilir bakış açısı altında, gelirleri artırmanın yolları, tasarruftan ve kaynakların en verimli olacak şekilde kullanılmasından geçiyor.

Belediyeler için bir şirket benzetmesi yaparsak, güçlüdürler. Ancak şirket değildirler. Çünkü kâr amaçlı değil, kamu hizmeti esaslı olarak çalışmaktadırlar.

Belediyenin işlevi, bölgesindeki insanların sosyal refah düzeylerini artırmaktır. Bu amaçla da onlara sürekli kamu hizmeti sunar. Yani belediyelerin arzı, sosyal üründür.

Belediyenin elindeki insan kaynağını ve mevcut araçlarını daha verimli kullanacak şekilde sürekli arayış içinde olması da doğaldır.
Ayrıca  ekonomik kayıplarını azaltmak, tasarruf sağlayarak, ek gelir imkanları oluşturmak kullandığı ekonomi araçlarıdır.

Kavramlar
: 
(Genel sözlük anlamından farklı olarak ele aldıklarım sadece)

Sürdürülebilirlik:
Mevcut imkanları ve kaynakları en verimli şekilde değerlendirmeyi öngörüyor. Ancak sürdürülebilirlik, bir "verimlilik artırma aracı" değildir. Verimlilik artışı sadece bir yan üründür.

Esas "önce zarar vermeme" (Primum non nocere) ilkesi altında her tür yaşamın ve insanın sosyal refahının geliştirilmesidir.
Ekonomiye, doğaya, doğal çeşitliliğe, insan haklarına, toplum sağlığına, yaşam ortamına, temel insani hak ve ihtiyaçlara zarar vermeden, onları geliştirmeyi tanımlar.

Verimlilik: Mevcut üretim yöntem ve araçlarının aynı kaynakla daha fazla çıktı sağlayacak şekilde değiştirilmesidir. 

İnovasyon: Eldeki üretim araç ve imkanlarının, olağandan farklı şekilde daha verimli ve etkin kullanılmasını sağlayan yöntem ya da tekniklerdir.  Ancak üretim için daha ileri teknoloji kullanımı inovasyon değildir. Verimlilikle ilgilidir.
İnovasyonun ana girdisi; insan, bilgi ve hayal gücüdür.

Marjinal Maliyet:
Bir ürünün kullanım ömrünün son dönemindeki maliyetidir. Kullanım ömrü 10 yıllık bir aracın, 10ncı yılındaki amortismanı aynı zamanda marjinal maliyetidir.
Marjinal maliyetlerin yüksek olan yatırımlar, verimsiz yatırımlardır.

Çalışmanın PDF'si

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder